Tamamen yanılıyorsunuz arkadaÅŸlar. Hareketimizi ele güne rezil ettiÄŸim filan yok. Bilakis, elin-günün periÅŸanlığını ortaya koymuÅŸ bulunuyorum. Bana her gün söven Paralelcilerin veya Ulusalcıların, Tayyip ErdoÄŸan’ı eleÅŸtirdiÄŸimde bana bir kurtarıcı gibi yapışmalarını, benden medet ummalarını çok eÄŸlenceli buluyorum, siz de öyle bulun. DüÅŸünsenize: Benden baÅŸka silah bulamıyorlar ama ben onların silahı deÄŸilim. Benimle bizden kimseyi vuramazlar. Kendi camialarını birazcık rahatlatabilirler sadece. Bilmem hangi fitne-fesat organı “Hakan Albayrak ErdoÄŸan’a yüklendi” dedi diye AK Parti’ye oy vermekten vazgeçecek bir AK Parti seçmeni olabilir mi Allah aÅŸkına? Saçmalamayalım! Peki ben ErdoÄŸan’ı ve bazı AK Partilileri eleÅŸtirdim diye, bana olan itimadından veya muhabbetinden ötürü AK Parti’ye oy vermekten vazgeçecek kimse olabilir mi, ben AK PartililiÄŸe ve AK ParticiliÄŸe devam ettiÄŸimi haykırırken? Olacak ÅŸey mi kardeÅŸim bu?
Bir de, benim yazdıklarımı tepe tepe kullanmaya çalışanların (bazen ve hatta daha ziyade ErdoÄŸan’ın hükümet veya parti politikaları aleyhindeki çıkışlarını da tepe tepe kullanmaya çalışanların) bize bu halleriyle söyledikleri ÅŸudur: ‘Hareketiniz o kadar büyüdü, güçlendi ve tayin edici oldu ki, sizin kendi aranızda tartıştığınız en kıytırık mevzu bile memleket mevzuu olur. Sahne sizin. Biz figüran bile deÄŸiliz. Sadece seyirciyiz.’
Hemen endiÅŸelenmeyin kardeÅŸim. Korkmayın. PaniÄŸe kapılmayın. EttiÄŸimiz lafları “deÄŸerlerimize saldırı” filan diye abartmayın. “Bölünüyoruz, parçalanıyoruz, dağılıyoruz” havasına girmeyin. 10 tane gazetemiz içinde sadece bir tanesinin sadece bir (sayıyla 1) yazarı doÄŸru veya yanlış bir eleÅŸtiride bulundu diye ‘Mukaddesatımız elden gidiyor’ havasına girmenin makul bir izahı olamaz. Makul olun!
Yok zamanlama ÅŸöyleymiÅŸ, yok üslup böyleymiÅŸ! AK Parti Kongresi’nin zamanlamasını ben mi yaptım? ‘Hadi bir ihtilal tezgâhı kuralım’ üslupsuzluÄŸu da mı benim marifetim? Geçelim kongreyi, MKYK’yı; CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’ın son zamanlardaki hal ve hareketlerinden genel olarak rahatsızım ve bunu ifade etmem dünyanın sonu olacaksa batsın bu dünya! Bey’at alan –benden deÄŸil ama!- Ä°mam Necmeddin Erbakan’a itiraz ettiÄŸimde Hakk’ı üstün tutan makul ve muteber bir adamdım da Recep Tayyip ErdoÄŸan’a itiraz edince bâtıla batıp alçalmış bir hain mi oldum? Geçin bunları. Büyütmeyin, abartmayın, posasını çıkarmayın!
Muhterem ve muhteÅŸem kimi milletvekillerimiz ve irili ufaklı parti yöneticilerimiz beni haddimi bilmeye çağırmak için toplanmışlar, izdihamda birbirini eziyor. Tamam kardeÅŸim, anladık, Berat Albayrak’ın Türkiye siyasetindeki eÅŸsiz konumunu müdriksiniz ve onun dahî emrine amadesiniz; “Reis”e kayıtsız ÅŸartsız baÄŸlılık testini 10 numara 5 yıldızla geçtiniz; ÅŸimdi gidin iÅŸinize bakın! “Ama sana cevap yetiÅŸtirmek de bizim iÅŸimiz, çünkü partiye zarar veriyorsun” diyorsanız, geride üç arkadaÅŸ bırakın, benimle onlar ilgilensinler. “Üstüme böyle kalabalık gelmeyin” anlamında söylemiyorum, vallahi öyle deÄŸil, hepiniz hoÅŸ gelip sefa getirisiniz ve iddialarıma verecek cevaplarınız olmadığı için bunda hiç de zorlanmam, ama partiyi düÅŸünüyorsanız benimle uÄŸraÅŸtığınızın yarısı kadar olsun partiyle de uÄŸraÅŸmalısınız. Ben bu partiye oy kaybettirmedim kardeÅŸim, siz yeterince oy toplayamadınız! Biz bu gazetede iyi kötü -isterseniz kötünün altını çizin- vizyon ortaya koymaya çalışıyoruz, kendimizce ıslahat tekliflerinde bulunuyoruz, siz de yapın bunu. Varsa öyle bir yanınız, çoÄŸunuzun ismini daha evvel niye duymadık hiç? 17 Aralık sabahı, belki ErdoÄŸan’ın kendisi bile ‘Neler oluyor?’ ÅŸaÅŸkınlığı içindeyken biz saÄŸa sola bakmadan ve bir saniye bile tereddüt etmeden ‘ErdoÄŸan’ın ÅŸahsında hepimize harp ilan edilmiÅŸtir, savaÅŸa giriyoruz, ileri!’ dedik; sizin birçoÄŸunuz daha yeni yeni havaya giriyor! Neredeydiniz kardeÅŸim o gün? BeÅŸ-on milletvekili yahut parti yöneticisinin bugün iÅŸini gücünü bırakıp bana hücum ettiÄŸi gibi o gün Fethullah Gülen’e cepheden saldırdığına niye ÅŸahit olmadık? (Åžu da enteresan: Darbe tehlikesi geçtikten sonra ve PKK/Paralel dışında herkesle -bakmayın siz, aslında Devlet Bahçeli’yle bile- çok daha düÅŸük gerilimli bir vasatta buluÅŸmak mümkünken, 30 Mart 2014 mahalli seçimler sürecindeki kaçınılmaz sertlik mütemadiyen yeniden üretildi, üretiliyor. Sahiden gerekli mi (idi) bu?
Demek partinin selametini düÅŸünüyorsunuz, hareketin selametini düÅŸünüyorsunuz, memleketin selametini düÅŸünüyorsunuz. Öyleyse, Allah aÅŸkına söyleyin, içinizden kaç kiÅŸi 7 Haziran seçimleri öncesinde çıkıp ErdoÄŸan’a “Sayın CumhurbaÅŸkanım, baÅŸkanlık sistemi başımız gözümüz üstüne, ama kabul edelim ki halkın acil talepler listesinin 784’üncü sırasındaki baÅŸkanlık sistemini kampanyanın merkezine yerleÅŸtirirseniz seçmene layıkıyla hitap etmemiÅŸ oluruz ve üstelik muarızlarımızın birbirine kenetlenmesine yol açarız” diyebildi ve bunda ısrar edebildi? “Efendim, biz sizin ne demek istediÄŸinizi anlıyoruz ve tabii ki haklısınız, ama ‘Kürt meselesi yoktur söylemi bize doÄŸuda oy kaybettirir” diye uyardınız mı ErdoÄŸan’ı? Ne yaptınız kardeÅŸim AK Parti’nin oy kaybetmesini önlemek için? Aday listelerinin daha iyi olması için DavutoÄŸlu’na ne gibi telkin ve tavsiyeleriniz oldu?
Hiç kimse bana sayısız milletvekilinin, parti yöneticisinin ve bürokratın 1 numaralı meselesi olacak kadar önemli bir adam olduÄŸumu anlatamaz! Ağır laflar ediyorum ve buna parti veya CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan adına birileri tabii ki cevap verecek; ama bu ‘üst düzey seferberlik’ hali çok komik.
Bir de, yana yakıla DiriliÅŸ Postası’nın patronlarını arıyormuÅŸ birileri, reddedemeyecekleri bir teklif mi yapacaklar, ne yapacaklar, anlamadım (Dikkat! Tecahül-ü Arif). Bizim iki patronumuz var, aralarında istiÅŸare etmeden karar veremezler, ama birisi ÅŸu an Mekke-i Mükerreme’de. Hacc vazifesini ifa ettikten sonra dönecek inÅŸaallah. Çok acilse telefon numarasını vereyim, randevulaÅŸsınlar; orada tavukçu El Beyk’te buluÅŸup konuÅŸurlar.
“Buradayım efendim, bakın, damadınıza ve dahî bizzat zat-ı alinize laf etme cüretinde bulunan densiz Hakan’a haddini bildiriyorum efendim, arz-ı hürmet ederim efendim”ci siyaset esnafı bir yana, beni dostça ve hakikaten partinin, ülkenin, ümmetin maslahatı için eleÅŸtiren siyasetçi ahbaplarım ve büyüklerim de var tabii. Sosyal medyada yüzlerce -belki binlerce- okurum (genellikle sadece o yazılara münhasır okurlar) da aynı ÅŸekilde. Yer yer çok ağır eleÅŸtiriler de yöneltiyorlar. Hepsini öpüp başımın üstüne koyuyorum. Sövenler sayanlar daha çok tabii. Muarızlarımız bir tarafa, bunlar bana CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan’a baÄŸlılıklarından ötürü sövüyorlar. Ve ErdoÄŸan’a baÄŸlılıklarını, onu eleÅŸtiren herkese -eleÅŸtirinin mahiyetini ve sahibini dikkate almadan- sövüp sayarak ‘gerçekleÅŸtiren’, kendilerini ancak pis kelimelerle ifade edebilen, pis kelimeler kullanmadan kendilerini ifadede yetersiz kalacaklarını vehmeden bu çocukları birinin terbiye etmesi lazım.
O biri tabii ki ErdoÄŸan. Bence “Ayıptır çocuklar. TrollüÄŸün de bir adabı var” dese çok iyi eder. Galiba tam tersini söylüyor. Medeniyet medeniyet diyoruz; bu vandallarla mı yeniden inÅŸa edeceÄŸiz medeniyetimizi!
Fırsattan istifade hemen ÅŸu canına yandığımın medya meselesini de sıkıştırayım araya; Sayın CumhurbaÅŸkanım, size kayıtsız ÅŸartsız baÄŸlılığı ile bilinen gazeteler ve televizyon kanalları da o kaba saba trollerden çok farklı deÄŸil. Biliyorum, büyük bir kavganın orta yerindeyiz, yedi düvele karşı savaşıyoruz, savaÅŸ atmosferinde sövülüp sayılır da, fakat o kadar gazete ve televizyonun hepsinin aynı anda aynı ÅŸeyleri aynı üslupla yazıp söylemeleri ÅŸart mı? Her yerde hep aynı tiplerin bulunması ÅŸart mı? Gazetelerden hiç deÄŸilse bir tanesi, televizyonlardan da hiç deÄŸilse bir tanesi diÄŸerlerinden farklı bir dil, üslup ve estetiÄŸe sahip olamaz mı? Her ÅŸeyden evvel Paralel/DoÄŸan medyasından farklı!
“Ä°cabında incitici eleÅŸtirilere de açık olmak” filan demeyeceÄŸim. DiriliÅŸ Postası’nın o konudaki yalnızlığını, tabii ki DEÄžERLÄ° YALNIZLIÄžINI kanıksamış bulunuyoruz.
Bir de bazı arkadaÅŸlarımızın DiriliÅŸ Postası’ndan ayrılmaları veya bizim onları ayırmamız meselesi var. Kimse kimseyi yolda bırakmıyor. Benim malum yazılarımı ve onların doÄŸurduÄŸu atmosferi içlerine sindiremeyen, “Reis”e yanlış yaptığımı düÅŸünen ve fakat derin dostluk baÄŸlarımız nedeniyle “Benden buraya kadar” demeye de kolay kolay dili varmayan arkadaÅŸlarımı re’sen gönderiyorum. Twitter’de ÅŸurada burada “Ä°yi ki ayrıldınız o ÅŸerefsizden” diyenlerin yanı sıra “Hakan abiyi nasıl satarsınız!” diyenler de var. Vallahi satış matış yok ortada. Ayrıca, ErdoÄŸan meselesi yüzünden isteyen ayrılır ve ben de bunu saygıyla karşılarım. Saygıyla deÄŸilse de anlayışla karşılarım. O da oluyor iÅŸte. Sevda Noyan bizi vefasızlıkla suçlayıp gidiyor bugün. Bana Tayyip ErdoÄŸan’ın Müslümanlara hizmetlerini anlatıp gidiyor. Bilmiyordum, hiç duymamıştım o hizmetleri; öÄŸrenmiÅŸ oldum =)
DÄ°KKAT! DÄ°KKAT! Yazdığım son cümle ironi mahiyetindedir. Hadi, üÅŸenmeyip bir kere daha izah edeyim: Canım kardeÅŸlerim, ümmet meselelerine yabancı biri deÄŸilim ve ErdoÄŸan’ın ümmet için ifade ettiÄŸi mânâ ve ehemmiyeti müdrikim. Vallahi bak! 421 bin kere yazmışlığım da var bunu. Konuya hiç Fransız deÄŸilim, bilakis fevkalade Türk, Kürt, Arap, BoÅŸnak, Arnavut, Çerkes, türlü çeÅŸit Afrikalı vs, vs, vs, hepsi birdenim. Ve ihtiyaç hissettiÄŸim zaman ErdoÄŸan’ı da eleÅŸtiriyorum. Siz diyorsanız ki, “Biz ErdoÄŸan’ın aÄŸzına bakıp ondan gelen buyrukların gereÄŸini yapmaktan baÅŸka baÄŸlılık yolu bilmeyiz”, buyrun, ‘Vay alçak! Ramazan’da sigara içerken yakalandı’ veya ‘Vay hayvan! Plajda sevgilisiyle koklaşırken görüntülendi’ gibi haberlerle milletin ifsat edilmesine katkıda bulunan ve bunu siyasi mücadele –hatta cihad- belleyen kimselerin el üstünde tutulduÄŸu bir karargâhın fikir ve aksiyon planındaki yüzde yüz isabetliliÄŸine (!) bel baÄŸlamaya devam edin; ben Recep Tayyip ErdoÄŸan’ı orada kendi haline bırakmayacak kadar çok seviyorum ve önemsiyorum. ErdoÄŸan demek Türkiye demek. Türkiye demek Ä°slam dünyası demek. ‘Muhakeme kabiliyetine güveniyorum, o arkadaÅŸlarıyla ve yakınlarıyla kafasına göre takılsın’ deyip geçemem. Kendimce isabetli eleÅŸtiri bulamasaydım bile, belki her ihtimale karşı isabetsiz de olsa eleÅŸtirilerde bulunarak camia içinde eleÅŸtirilmez olmayı kanıksamaması için gayret sarf ederdim.. O kadar yani.
“Ama ÅŸimdi tam da bu kavga ortamında…” Yahu ben 47 yaşındayım ve kavga ortamında olmadığımız bir tek gün bile hatırlamıyorum. Geçin bunları. Tabir caizse mutlak sessizliÄŸi bozduÄŸum için yeri göÄŸü inletecek kadar bağırıyormuÅŸum gibi algılanıyor, ama aslında usulca bir ÅŸey anlatmaya çalışıyorum.
Yazının baÅŸlarındaki onca laftan sonra gene “Ama tam da seçim arefesinde” diyecekseniz; rahat olun kardeÅŸim, daha bir buçuk ay var, nasipse son bir ay Allah ne verdiyse AK Parti’nin seçim baÅŸarısı için seferber ederiz, bütün bunlar da bir ÅŸerh olarak kenarda köÅŸede kalır. Sonra gerektiÄŸinde gene bakılır veya bakılmaz.
Ötekiler mi? Benim yazdıklarımdan ötürü zil takıp oynayanlar mı? Onları bana bırakın. Ä°stediÄŸim gibi yönlendiririm. Ara sıra yazılarımdaki bir-iki husus için alenen özür dilerim, onlar da ‘Bunların kavgası bu kadarmış! Parayı alınca sustu’, ‘Zılgıtı yiyince nasıl da tornistan etti’ filan deyip ‘yanlış alarmı’ iptal ederler. Özür dilenecek bir ÅŸeyler her zaman olur veya bulunur. “Senin yürüyüÅŸün de mehteran gibi, iki adım ileri, bir adım geri” diyorlar ya; ne güzel iÅŸte. 2’den 1 çıktı, elde var 1. Az ÅŸey midir 1 adım? 100 adım atıp 50’sinden dönsem, geriye net 50 adım kalır. Heh he.
Peki, Diriliş Postası bu kan kaybıyla nereye kadar?
Vallahi biz miladi 19’uncu asrın son çeyreÄŸinden günümüze kadar gelen “Islah” hareketinin minicik de olsa bir cüzü olarak gördüÄŸümüz ve mesela “THY’nin Bakamo seferleri baÅŸlıyor” haberi üzerine Kankan Musa’nın tatlı hatırasını manÅŸetine taşımayı veya Hür Suriye Ordusu’nun Busra zaferi üzerine manÅŸetini Rahip Bahira’ya hasretmeyi marifet bellediÄŸimiz DiriliÅŸ Postası’nın yazıhanesinde birkaç arkadaÅŸ her gün akınlardaki bin akıncı misali çocuklar gibi öyle ÅŸeniz ki bu ÅŸenlik bizi Viyana’ya kadar götürür gibimize geliyor. Dur bakalım ne olacak. Allah büyük.
Henüz yorum yapılmamış.